Elif Didem Danacıoğlu

Elif Didem Danacıoğlu

İthalattaki bağımlılığımıza bakar mısınız?

2024.03.30 20:05 - Son Güncellenme: 2024.03.30 20:05
A

Jeopolitik krizlerin gölgesinde yükselen maliyetler ve öngörülemez piyasa koşulları üreticiden tüketiciye tüm kesimleri etkiledi.

Küresel iklim değişikliğinin olumsuz yansımaları, ülkelerin küresel ticarette izlediği korumacı politikalarda önemli rol oynadı.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgaliyle başlayan savaş, 2023 yılında tarımsal emtia piyasasında küresel dalgalanmalara sebep oldu.

Tarım emtia piyasası açısından arz-talep-fiyat dengesinin bozulmasında pandemi koşulları dengeleri değiştirdi.

Bunlar yetmezmiş gibi tedarik zincirindeki kırılmalar başroldeydi.

İşte böylelikle tarımda kendi kendine yeterlilik konusunu yeniden gündeme getirdi.

Nasıl gelmesin?

İlk başta pandemi ve sonrasında Rusya - Ukrayna savaşıyla birlikte gözler stratejik önemdeki tarım emtia ürünlerine çevrildi.

Şimdi gelelim asıl soruya...

TÜRKİYE KENDİ KENDİNE YETEBİLİYOR MU?

Türkiye, birçok tarım emtiasında neredeyse ithalata bağımlı.

Gelin resmi verilere göz atalım.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı 2022-2023 piyasa döneminde bitkisel ürün denge tabloları bize hangi mesajı veriyor?

Toplam tahıl ürünlerinde yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama derecesi (yeterlilik derecesi) yüzde 92,3 seviyesinde.

Ürün bazında bakarsak eğer, buğdayda yeterlilik derecemiz yüzde 95,9 (durum buğdayında yüzde 181,0, diğer buğdayda yüzde 86,4) iken, mısırda yüzde 85,8 düzeyinde.

Yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpada yüzde 90,0 olan yeterlilik derecesi, soyada sadece yüzde 5,2 seviyesinde.

Kuru fasulye, kırmızı ve yeşil mercimek, pirinç, ayçiçeği gibi tarla ve bakliyat ürünlerinde de tablo çok farklı değil.

Şekerin yeterlilik derecesi ise yüzde 91,1, kuru fasulyede yüzde 91,4, kırmızı mercimekte yüzde 85,9, pirinçte yüzde 74,3, yeşil mercimekte yüzde 60,2, ayçiçeğinde yüzde 51,3, kolzada yüzde 47,9 seviyesinde.

Maalesef bunların hiçbirinde yüzde 100 ve üstünde yeterlilik derecesine sahip değiliz.

Bildiğiniz üzere, değerin 100'den küçük olması üretimin yurt içi talebi tam olarak karşılayamadığı anlamı taşıyor.

100'den büyük olan bir değer, iç ihtiyaçları geçen ihraç edilebilir ve/veya stoklanabilir miktarların varlığını gösteriyor.

Örneğin;

Nohutta yeterlilik derecemiz yüzde 117,8, yulafta yüzde 113,7, pamukta (çiğit) yüzde 105,9, patateste yüzde 103,6, çavdarda 102,1 iken, şeker pancarında yüzde 100,0 düzeyinde.

Yukarıdaki emtia ürünlerinin tamamı iç tüketim ve hatta birçok katma değerli ürünlerin ithal maddesi olması açısından da stratejik önem taşıyor.

Velhasıl burada kritik nokta, ürünleri ithal ettiğimiz ülkeler...

2023 yılı ithalatta en fazla ithal edilen ürün 3 milyar 402,4 milyon dolar ile buğday oldu. Buğdayı 1 milyar 679,3 milyon dolar ile soya fasulyesi ve 1 milyar 303,9 milyon dolar ile ham ayçiçeği yağı takip etti. Bu 3 ürün, 2023 itibarıyla toplam ithalatın yüzde 29,9'unu oluşturdu.

Rusya ve Ukrayna, buğdayın en fazla ithal edildiği ilk iki ülke...2023 yılında, Rusya'dan 2 milyar 596 milyon dolar, Ukrayna'dan 750,5 milyon dolar ve Moldova'dan 32,8 milyon dolar tutarında buğday ithalatı yapıldı. Rusya ve Ukrayna'nın toplam buğday ithalatındaki payı yaklaşık yüzde 98,3.

Soya fasulyesi ithalinde ilk sırayı 968,6 milyon dolar ile Brezilya alırken, bu ülkeyi Ukrayna ve ABD takip etti. Ayçiçeği yağı ithalatında ise sıralama 851,9 milyon dolar ile Ukrayna, 423,1 milyon dolar ile Rusya ve 15,9 milyon dolar ile Bulgaristan oldu.

2023 yılında Türkiye'nin ithalatında ilk 3 sırada yer alan 3 üründe ithalatın büyük bölümü Rusya ve Ukrayna'dan yapıldı.

Özellikle buğday, ayçiçeği ve soya kritik önemde olduğu için bu detayları paylaşmak istedim.

Tabi Rusya ve Ukrayna'dan önemli ithalat oranlarımız mevcut.

Örneğin, ithal mısıra 3 milyar dolar ödedik.

Bakar mısınız tarımsal ithalattaki bağımlılığımıza?

Böyle bir ortamda gıda arz güvenliğini temin etmeniz mümkün mü?

Tarımda yerli üretim, kendi kendine yeterlilik önem kazanmış durumda. Yada artık kazanmalı!

Devam edeyim;

Fındıkta yeterlilik derecemiz yüzde 683,5 seviyesinde, incirde yüzde 501,0, kayısıda yüzde 390,6, greyfurtta yüzde 205,3, limonda yüzde 186,0, mandalinada yüzde 185,6, üzümde yüzde 146,3, elmada yüzde 143,6, portakalda yüzde 141,8, şeftalide yüzde 135,5, narda yüzde 129,8, kestanede yüzde 120,9 iken, çayda yüzde 97,9, muzda yüzde 95,7 ve cevizde yüzde 80,6 düzeyinde.

Toplam sebze ürünlerinde yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama derecesi yüzde 111,3 seviyesinde.

Yeterlilik derecelerinde domateste yüzde 117,5, hıyarda yüzde 117,4, havuçta yüzde 113,9, kabakta yüzde 112,8, biberde yüzde 111,6,  pırasada yüzde 106,6, patlıcanda yüzde 104,5, bezelyede yüzde 104,4, baklada yüzde 103,6, karpuzda yüzde 103,1, soğanda (kuru) yüzde 102,9, ıspanakta yüzde 102,5, sarımsakta (kuru) yüzde 101,9, lahanada yüzde 101,7 iken, bamyada yüzde 99,3 düzeyinde.

Özetle...

Verilerden de görüldüğü üzere, artan nüfus ve artan tüketime karşın tarımsal üretim aynı hızda artmıyor.

Maalesef bazı ürünlerin üretiminde de gerilemeler var.

"Param var alırım" döneminden gittikçe uzaklaşıyoruz.

Ne dersiniz?

İthalat gittikçe çok daha yüksek maliyetli...

Tarımsal üretimi artırmak adına çiftçiyi desteklemek önemli...

Velhasıl kırsal politikalara daha çok ağırlık verilmeli.

Öte taraftan girdi maliyeti ve fiyat istikrarına girmiyorum.

Onu yaşamaya devam ediyoruz, gıda fiyatları tüm zamanların zirvesinde devam ediyor.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları